1915-22 yılları arasında New York Times gazetesinde yayınlanan haberlerin derlemesi.

Çeviren Ayşe Günaysu
 
OTOKRATİK ÜÇLÜ İKTİDAR - 14 Eylül 1915
BİR BUÇUK MİLYON ERMENİ AÇLIKTAN ÖLÜYOR - 14 Eylül 1915
TÜRKLER ERMENİSTAN’DAKİ YERLEŞİMLERİ BOŞALTIYORLAR - 24 Ağustos 1915
ERMENİLER HAPSEDİLDİKLERİ KAMPLARDA ÖLÜYOR - 21 Ağustos 1915
60.000 ERMENİ TÜRKLERDEN KAÇTI - 11 Ağustos 1915
TÜRKLER YERLİ HIRİSTİYANLARI YERLERİNDEN EDİYORLAR - 12  Temmuz 1915
MÜTTEFİKLER CİNAYET İŞLEYEN TÜRKLERİ CEZALANDIRACAK - 24 Mayis 1915
BOZGUNA UĞRAYAN TÜRK ORDUSUNU RUSLAR KOVALIYOR - 6 Mayis 1915
TÜRKLERİN KATLİAMLARA YARDIMCI OLDUĞU BİLDİRİLİYOR - 29 Nisan 1915
KATLİAMLARI DURDURMASI İÇİN TÜRKİYE’YE PROTESTO NOTASI VERİLDİ - 28 Nisan 1915

BÖLÜM I | BÖLÜM II BÖLÜM III| BÖLÜM IV | BÖLÜM V

OTOKRATİK ÜÇLÜ İKTİDAR


 

Salı, 14 Eylül 1915

Elde edilen bilgilere göre, Türkiye’de yönetim otokratik yetkilerle donatılmış olan ve Harbiye Nazırı Enver Paşa, Dahiliye Nazırı Talat Bey ve Konstantinopolis Polis Müdürü Bedri Bey’den oluşan üçlü iktidarın elinde bulunuyor. Müslümanların da durumdan hoşnut olmadığı, Şeyhülislam’ın Ermenilere karşı alınan önlemleri onaylamadığı bildiriliyor. Pratikte İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin üçlü iktidarın sözünden çıkmayan gizli bir komitenin yönetimi altına girdiği düşünülüyor.   

Amerikalı bir tanık, Ermenilerin yaya olarak ya da kağnılarla farklı yerlerde bulunan toplama kamplarına sevk edildiklerini aktarıyor.  Bu kişiye göre Küçük Asya’da yaşanan daha önceki katliamlar şu anda tekrarlanıyor ve sürgüne çıkarılan Ermenilerin görece küçük bir kısmı toplama kamplarına canlı olarak ulaşabiliyor.  Konstantinopolis’teki Amerikan büyükelçisi Henry Morgenthau’ın Ermenileri korumak için elinden gelen her şeyi yaptığı ama başarılı olamadığı bildiriliyor. Alınan haberlere göre çocuklara sahip çıkmak için Ermeni sürgünlerin peşinden gitmek isteyen Amerikalı kadınlara engel olunmuş  ve Konstantinopolis’teki Amerikan kolejinde okuyan bazı Ermeni kızlar Türklerin eline geçmiş.    

 

BİR BUÇUK MİLYON ERMENİ AÇLIKTAN ÖLÜYOR

Yardım Komitesi Türk Talimatnamelerinin

Kurbanları İçin Yardım Çağrısı Yaptı

5 Eylül 1915

Konstantinopolis’ten gönderilen ve Türkiye’deki Hıristiyan Ermenilerin maruz kaldığı zulmü anlatan iki mektup Amerikan Ermeni Yardım Fonu Komitesi’ne ulaştı. 15 Haziran tarihli mektuptan bazı bölümler şöyle: 

“Türk hükümeti, Avrupa devletlerinin içinde bulunduğu kriz durumundan ve Almanya ile Avusturya’nın göz yummasından yararlanarak Ermeni vilayetlerindeki Ermenileri çeşitli yerlere dağıtma planını bugün uygulamaya koydu.”

“Bu insanlar, yanlarına hiçbir eşya ve mal almalarına izin verilmeden, üstelik bünyelerine hiç uygun olmayan bir iklimin hüküm sürdüğü yerlere gönderiliyor. Başlarının üstünde onları koruyacak hiçbir şey yok, yiyecek yok, giysi yok. Kendi askerlerini bile doyuramayacak durumda olan hükümetin önlerine atacakları birer somun ekmeğe muhtaç haldeler.”

Bu tehcir öykülerinin en sıradan ayrıntısını bile gözyaşı dökmeden okumak ya da dinlemek imkânsız.  Aİlelerin büyük bir bölümü yolu yaya yürüyorlar. Yaşlı erkek ve çocuklar yolda ölüyor, doğum yapan kadınlar dağ geçitlerinde terk ediliyor, sürgün yerindeki kurbanlar dahil günde en az 19 kişinin açlık ve hastalıktan öldükleri kayıtlara geçiyor. Şükranla anılan Amerikan Büyükelçisinin Ermenilere yardım etmek için gösterdiği en insani ve özverili çabalara rağmen, Hükümet engel olduğu için henüz Sultaniye’ye yardım gönderilemedi.” 

12 Haziran tarihli ikinci mektupta da şöyle yazılmış: “Son mektubumdan bu yana Ermenilerin durumları çok daha kötüleşti. Topluca çöllere tehcir edilen ve sürülen yalnızca Kilikya’nın Ermeni nüfusu değil. Erzurum, Trabzon, Sivas, Harput, Bitlis, Van ve Diyarbekir’den, Samsun, Kayseri ve Urfa’dan Ermeniler, toplamda 1 buçuk milyon Ermeni bugün zorla Mezopotamya’nın uzak bölgelerine doğru, vahşi Arap ve Kürt aşiretleri arasında yaşamak üzere yollara düşmüş durumda.  Varış yerine çok azı ulaşabilecek. Ulaşanlar da derhal yardım gönderilemezse açlıktan ölecek.”     

"Açlıktan ölmekte olan bu 1 buçuk milyon insana yardım için Amerika’nın hayırsever insanlarına acilen çağrı yapılmalı.” 

Ermeni Yardım Fonu Komitesi, acilen yardım gönderilmesi gerektiğini, bundan sonra yapılanların hiçbir yararının olmayacağını bildiriyor. Komitenin Saymanı Brown Brothers Co.’nun adresi 59 Wall Street. 

TÜRKLER ERMENİSTAN’DAKİ YERLEŞİMLERİ BOŞALTIYORLAR

Bir Yolcu Çok Büyük Bir Alanda Hıristiyanların Sürgüne Gönderildiğini Anlatıyor

600.000 KİŞİ YOLLARDA AÇLIKTAN ÖLÜYOR

Aynı kişi 100.000’den fazla Rumun da Akdeniz Sahillerinden

tehcir edildiğini bildirdi

24 Ağustos 1915

--------------------------------------------------------------------------------

Uzun süre yaşadığı Türkiye’den New York’a yeni dönen bir yolcu The Times’a dün Konstantinopolis’teki durumu ve Asya Türkiyesi’nin iç kısımlarından Ermenilerin topluca tehcir edildiklerini anlattı. Anlaşılır nedenlerle bu kişi adının yayınlanmasını istemiyor, ancak The Times gazetesi olarak özellikle bahsi geçen Ermeni şehrindeki durum konusunda bir gözlemci olarak bu tanığın güvenilirliğine kefil oluyoruz. 

Bir süre yaşadığı Sivas’ı terkettikten sonra bu kişi önce Konstantinopolis’e, oradan da Atina’ya geçmiş. Atina limanından da gemiyle New York’a gelmiş. Anlattığına göre, dört hafta önce Konstantinopolis’i terk ettiğinde şehirde durum çok gerginmiş. Hükümet çevrelerinde Türkler açısından her şeyin yolunda gittiği söyleniyormuş ama birçok kişinin durumdan hoşnutsuzmuş. Bu kişiler Almanya’nın Türkiye’yi yardım etme nedenlerine hiç de iyi gözle bakmıyorlarmış. Hatta bazıları Enver Paşa’yı Almanlara para karşılığından satılmakla suçluyormuş.    

Alman doktor ve hemşireler söz konusu kişiye, düşmanca ilişkiler başlamadan çok önce Almanların   Romanya üzerinden cerrah ve Kızıl Haç çalışanı kılığına bürünmüş 2.000 subayı Türkiye’ye soktuğunu anlatmış.  Almanlar gizli bölmeleri kullandıklarını, askeri muhimmat sandıklarının üzerine başka malzemelerin etiketlerini yapıştırdıklarını, bu şekilde çevirdikleri dolapları övünerek anlatıyorlarmış.   Konstantinopolis’teki gözlemlerinden ve oradan ayrıldıktan sonra kendisine ulaşan haberlerden, bu kişi, Müttefiklerin harekâtın Gelibolu aşamasını kazanmak üzere olduklarını ve Türkleri Avrupa kıtasından kovmaya kararlı olduklarını anlatıyor. İstanbul’un boşaltılması zorunlu hale gelirse yeni başkentin Konya olacağı ve anlaşıldığı kadarıyla bazı kayıtların şimdiden buraya taşındığı konuşuluyormuş.    

Söz konusu tanık şöyle konuşuyor: “İç kısımlarda Ermeniler Musul yönüne tehcire çıkarıldılar. Sivas’ı terk ettiğimde şehirdeki Ermenilerin üçte ikisi buradan gönderilmişti. Bunlara bütün Protestanlar, öğretmen ve öğrenciler dahil. Bilebildiğim ve anlayabildiğim kadarıyla, Ermeni askerler ve mahkumlar, bunun yanı sıra hükümete gerekli olan az sayıda kişi hariç Sivas’taki bütün Ermeniler gittiler. Güvenilir kaynaklara göre, Erzurum’dan Kayseri yakınlarındaki Gemerek’e, Samsun’dan Harput’a kadar bütün Ermeni nüfus tehcir edildi. Orta Anadolu’da da bir hareket var. Şimdilik genel bir mahiyet kazanmadı ama, hiç kuşkusuz bu hareket de genele yayılacak. Marmara ve Akdeniz sahilinden 100.000 Rum tehcir edildi.”   

"Çok sayıda katliam söylentileri duyuyoruz, ama elimde kanıt yok. Bilebildiğim kadarıyla Sivas köylerinde genel bir katliam olmadı. Ama çok sayıda kişi şu ya da bu şekilde öldürüldü.”  

"Ermenilere karşı bu genel harekât, aylar önce devrimci faaliyet iddiaları ve silah ve bomba araması bahanesiyle tutuklamalarla başlamıştı.” 

"Binlerce insanın yollara düştüğünü gördükten sonra, beni herhangi bir katliamdan on kez daha fazla sarsan bu korkunç suçu önlemenin tek yolunun  Konstantinopolis’ten geçtiği sonucuna vardım. Konstantinopolis’te bütün bu tehcir planının Merkezi Hükümet tarafından planlandığını ve büyükelçiliklerden gelen hiçbir baskının bu yapılanı durduramadığını gördüm.” 

"Sivas, Erzurum ve Harput köylerinden sayılarının 600.000 olduğunu tahmin ettiğim bu insanların çoğunun yollarda açlıktan ölmesinin son derece yakın bir tehlike olduğuna inanıyorum.  Yanlarına birkaç günlük yiyecek aldılar, ama para almaya cesaret edemediler çünkü alacak olsalar bu parayı koruyamayacaklarını biliyorlar. Büyükelçimiz elinden geleni yapacağına söz verdi ve bende yardım için Harput’a kısa sürede bir miktar para gönderilebileceği umudunu doğurdu. Yardım ulaştırılmasına izin verilip verilmeyeceği de belli değil ama her şeye rağmen çaba harcamak gerekiyor.”   

"Türkiye’den bir adres ya da üzerine herhangi bir şey yazılmış  bir kağıt parçasını çıkarmak mümkün değil. Ben yanıma boş bir muhasebe defteri aldım ve sınırı geçtikten sonra yeni bir seyahat harcamaları hesabı tutmaya başladım.   

"Yolda Talas yakınlarında iki köyün halkına rastladım. Yaya yürüyolardı. Bir aileye bir eşek bile düşmüyordu, yiyecekleri yoktu, şilte ya da yorganları yoktu, hemen hemen hiç erkek görünmüyordu. Kadınların çoğu çıplak ayaklıydı ve kucaklarında çocuklarını taşıyordu. Sivas’ta, kocası aylardır askeri hastabakıcı olarak çalışan bir kadın vardı. Tifüse yakalanmış ve hastaneye getirilmişti. 60-70 yaşlarındaki annesi hasta yatağından kalkıp kızının, en büyüğü 12 yaşında olan yedi çocuğuna bakmaya çalışıyordu. Tehcire çıkarılmadan birkaç gün önce koca hapse atılmış ve sorgusuz sualsiz, hiçbir suçu olmadan sürgün edilmişti. Yaşadıkları mahalle halkı yola çıkarıldığında iki kadın da hastaneden alınıp çocukları ile birlikte kağnıya bindirildiler, yola düştüler.”

ERMENİLER HAPSEDİLDİKLERİ KAMPLARDA ÖLÜYOR

Sığınmacılara Yardım Fonu Sekreteri’nin bildirdiğine göre Ermenilerin yüzbinlercesinin de hayatı Türklerin elinde hâlâ tehlikede

ALMANLAR MÜDAHALE ETMEYECEK

Peder Harold Buxton 1.000.000 kişinin tehcir edildiğini, 500.000 kişinin katledildiğini bildiriyor

 
21 Ağustos 1915

THE NEW YORK TIMES’a telgrafla bildirilen özel haber:

LONDRA, 21 Ağustos Pazar:  Ermeni Sığınmacılara Yardım Fonu Sekreteri Peder Harold Buxton 3 ay boyunca yerle bir edilmiş köylerde yardım çalışması yürüttükten sonra daha yeni İngiltere’ye döndü. Kendisiyle yapılan bir röportajda Peder Buxton, birkaç ay önce Lordlar Kamarası’nda Lord Bryce’ın yaptığı konuşmada anlattığı vahim duruma ilişkin ayrıntılı bilgi verdi. Ermenilerin sürgününde Almanların rolüne ilişkin bir soruya Peder Buxton şöyle cevap verdi: 

"Söyleyebileceğim tek şey, Alman hükümetinin katliamları durdurmak için hiçbir şey yapmadığıdır. Bütün bu süreçte Konstantinopolis’te Alman etkisi egemendi ve Küçük Asya’nın bütün önde gelen merkezlerinde Alman Konsoloslar görev yapmaktaydı. Ayrıca tehcir, kendi başlarına bırakıldıklarında ani öfke ataklarıyla hareket eden Türklerden beklenmeyecek bir sistematiklik içinde gerçekleştirildi.      

"Bir Amerikan misyonerinden elde ettiğim bilgiye göre bazı Alman Konsoloslar Ermenilere yardım etmek için ellerinden geleni yapmışlar. Örneğin Erzurum’daki Alman Konsolosu, Konstantinopolis’teki Büyükelçisine telgraf çekerek tehcirin yapılma şeklini şiddetle protesto etmiş ve ‘Türkiye’nin iç işlerine karışamayız’ cevabını almış.    

"İngiltere’de yayınlanan bilgilerde verilen kayıp sayısında bir abartı olduğunu sanmıyorum.  Ermeni nüfusu 4 milyonun üzerinde. Bunun 2 milyonu Türkiye Ermenileri. Bunların da 1 milyondan fazlası tehcir edildi ve 500.000’i katledildi. Sadece 200.000’i dağlara çıktı ve oradan Rusya’ya geçmeyi başardı. Şu anda Halep ile Musul arasında ve Mezopotamya’nın komşu bölgelerinde hâlâ yüzbinlerce Ermeni toplama kamplarında tutuluyor ve kaderleri hâlâ Türkiye’nin elinde. 

“Bu insanlara hiçbir şekilde ulaşamıyoruz ve hayatları hâlâ tehlikede. Elimize ulaşan bilgiler,  çoğunun hastalık, açlık, mağduriyet, tecavüz ve katliamlar yüzünden perişan durumda olduğunu, bütün bunlar sonucundan kurbanlar arasında ölüm oranın çok yüksek olduğunu gösteriyor.”

60.000 ERMENİ TÜRKLERDEN KAÇTI

Sadece Van vilayetinden sürülenlerin sayısının 100.000 olduğu tahmin ediliyor.

KATİAMLAR BİR KEZ DAHA TEKRARLANMAKTA

Kürtlerin 10.000 kişiyi öldürüp cesetlerini Fırat ve Dicle nehirlerine attıkları söyleniyor.


11 Ağustos 1915


TİFLİS, Transkafkasya, 10 Ağustos (Petrograd ve Londra üzerinden) – Ermeni Episkopos’a 60.000 Ermeni sığınmacının Van vilayetinin ana çıkış kapısı olan Iğdır’a ulaştığı bildirildi. Sadece Van’dan 100.000 kişinin sürüleceği bildiriliyor.

Hıristiyanların İran’dan da benzer bir sürgüne uğramasından korkuluyor.

Bitlis vilayetinde Kürtlerin 10.000 Ermeniyi katlettiği ve cesetlerini Fırat ve Dicle nehirlerine attığı bildiriliyor.

Bu cephede savaş, Rusların Sarıkamış zaferinden hemen önceki dönem dışında şu ana kadar görülmemiş bir yoğunluğa ulaşmış durumda.

Ermeni Sosyal Demokrat Partisi Komite üyesi B. Varazdate’nin Paris’te yayınlanan L’Humanité’ye gönderdiği yazıda, Türklerin Bitlis bölgesinde bütün erkekleri katlettikten sonra 9.000 kadın ve çocuğu Dicle kıyısına sürdüğünü, orada öldürüp cesetlerini nehre attıkları bilgisinin komiteye ulaştırıldığı belirtiyor.

Son dört ayda çeşitli yerlerde Ermenilerin katledildiklerine ilişkin haberler alınıyor. Mayıs ayında Van’da 6.000 Ermeninin öldürüldüğü haberi geldi. Van’daki Amerikan misyonerleri Türk ve Kürt saldırılarına karşı Ermenileri korumak için yoğun çaba harcadılar.

TÜRKLER YERLİ HIRİSTİYANLARI YERLERİNDEN EDİYORLAR

Amerikalılar, Rumlar ve Ermenilerin yurtlarından kovulup kılıç zoruyla Müslümanlaştırıldıklarını bildiriyorlar.


12 Temmuz 1915

THE NEW YORK TIMES’a telgrafla gelen özel haber    

ATİNA, 11 Temmuz  (London Morning Post üzerinden) – Türkiye’den gelen Amerikalı yolcuların görgü tanıklıkları, Osmanlı İmparatorluğu’nda Hıristiyanların, Bizans İmparatorluğu’nun Türkler tarafından fethedildiği günden bu yana görülmemiş bir baskı ve tehlike altında olduklarına ilişkin yerli kaynaklardan alınan haberleri yüzde yüz doğruluyor.  

Türkiye’nin iki yerli Hıristiyan halkı olan Ermeniler ve Rumlar sistematik bir şekilde kitleler halinde evlerinden sökülüp çıkarılıyor,  uzak yerlere sürgün edilerek buralarda Türk köyleri arasına dağıtılıyor. Burada da önlerine iki seçenek konuluyor: Ya derhal Müslümanlığı benimseyecekler, ya da katledilecek, aksi takdirde açlıktan ölecekler. Bu arada evleri ve mallarına Makedonya’dan gelen muhacirler tarafından hemen el konuluyor.   

Erzurum, Van, Bitlis, Diyarbekir, Harput, Sivas ve Adana vilayetlerinden on binlerce Ermeni hiç acımadan yerlerinden edilerek Konya yakınlarında ya da Kuzey Mezopotamya’da ya da İberya’daki çöllerde ölüme gönderiliyor. Bu sayılara Kürtler tarafından katledilen binlercesi, ya da Ermenistan’ın dört bir yanında Türk yetkililer tarafından idam edilenler dahil değil.     

Rumların durumu biraz daha iyi, çünkü katliama uğramıyorlar.  Geçen yıl Trakya ve Smyrna’dan [İzmir] sürgün edilen 180.000 Rumun ardından, Türkiye’nin savaşa girmesiyle birlikte Trakya ve Küçük Asya’nın her yerinden daha da çok sayıda Rum sırtlarında taşıyabilecekleri giysileri dışında hiçbir şeylerini yanlarına almalarına izin verilmeden sadece Türklerin yaşadığı yerlere sürgün edildiler. Böylece Gelibolu Yarımadası’ndan ve Çanakkale boğazının her iki yakasından 56.000, Marmara denizindeki Prenses Adalarından 15.000, İstanbul banliyölerine kadar uzanan Trakya bölgesinden 42.000, İzmit şehrinden 19.000, Bursa vilayetinden 60.000 Rum sürgün edildi. Yerli halkın bu şekilde toplu tehciri gerek ölçek, gerekse uygulanan yöntemlerin zalimliği bakımından giderek artmakta.   

Sağlığı yerinde erkekler Türk ordusuna alınıyor. Halkın geri kalanı küçük gruplar halinde Küçük Asya’nın Türk köylerine dağıtılıyor. Aile bireylerini birbirinden koparmaya, kadın ve kızları akraba ve arkadaşlarından ayırmaya özel bir özen gösteriliyor. Yollara düşmüş perişan haldeki sürgünlerin çocukları kaçırılarak Müslümanlaştırılıyor, kızlar güya evlendirilmek üzere Türk köylülerine veriliyor.

Geri kalan yetişkinler ölümle din değiştirme arasında tercih yapmak zorundalar.  

Türkiye süratle yenilgiye uğratılmazsa, Osmanlı İmparatorluğunda artık hiç Hıristiyan kalmayacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.  

 

MÜTTEFİKLER CİNAYET İŞLEYEN TÜRKLERİ CEZALANDIRACAK

Babıali’ye, Devletin Başındakilerden Ermeni Katliamlarının Hesabının Sorulacağı Bildirildi


24 Mayis 1915

 Londra – Bu gece yayınlanan Büyük Britanya, Fransa ve Rusya ortak açıklamasında şu görüşlere yer verildi:

"Son aylarda Ermenistan’ın Kürt ve Türk nüfusu Osmanlı yetkililerin göz yumması ve desteğiyle Ermenilere yönelik katliamlarda yer almaktalar.  Katliamlar Erzurum, Derjan, Muş, Zeytun ve Kilikya’nın tamamında Nisan ortalarında başladı.    

"Van yakınlarındaki yaklaşık yüz köyün halkı katledildi. Van şehrinde Ermeni mahallesi Kürtler tarafından kuşatıldı. Aynı zamanlarda Konstantinopolis’te Osmanlı hükümeti, barışçıl Ermeni halkına karşı harekete geçti. 

"Türkiye’nin işlemekte olduğu yeni suçlar karşısında müttefik devletler hükümetleri Babıali’ye hükümetin tüm üyelerini ve bu suça karışan görevlilerini, söz konusu katliamlardan kişisel olarak sorumlu tutacağını alenen ilan ederler.!   

TOPLU KATLİAMLAR

Türkler ve Kürtler Savaş Başladığından Bu Yana Binlerce [Ermeniyi] Öldürdüler

Avrupa’da savaşın Doğu’da ateşlediği ilk kıvılcım, Asya Türkiyesi ve İran’ndaki Ermeni Hıristiyanlar ile  Müslüman Kürt ve Türkler arasındaki eskiye dayanan nefret oldu.

Şubat ortalarında Ermenilere yönelik katliamlar Amerika’ya ulaştığında Ermeni Hıristiyanların hayatının sürekli tehlikede olduğu 1895-96 katliamları hatırlandı.  

BOZGUNA UĞRAYAN TÜRK ORDUSUNU RUSLAR KOVALIYOR

Ermeniler Van’ı Türk ve Kürtlere karşı savunmaya devam ediyor -Köylülere yönelik katliamlar sürüyor

6 Mayis 1915

TİFLİS, Transkafkasya, 5 Mayıs --  Tiflis’e güvenilir kaynaklardan ulaşan haberlere göre, Kafkasya’da Hori-Dilman bölgesinde yenilen Halil Bey komutasındaki Türk ordusunun Ruslar önünde geri çekilmesi devam ediyor.  

Türklerin ağır kayıplar verdiği savaş Urmiye yakınlarındaki Hantahta’da 29 Nisan’da başlamıştı. Rusya ilk başta Türkler karşısında direnmiş, ancak destek Türk birliklerinin gelmesi sonucunda 39 Ağustos’ta Rus birlikleri Dilman’dan çekilmişler, Khor yolundaki ilk köy olan Magonzio’da mevzilenmişlerdi. Rus destek birlikleri gelinceye kadar da bu mevzilerden Türkleri ağır top ateşi altından tutmayı başarmışlardı.   

Dilman’dan üç yüz sığınmacı Rus sınırının hemen ötesindeki Julfa’ya ulaşmış durumda. 1.200 kişinin de yolda olduğu bildiriliyor. Buradaki Rus Konsolosu Urmiye ve Dilman’dan mültecilerin Kafkaslara girmesini engellemek üzere önlemler almakta. 

Tiflis’e gelen İran’ın Tebriz şehrinden episkopos Nersus Van’daki durumun korkunç olduğu bilgisini verdi. Van’da sekiz yüz Türk ve çok sayıda Kürt Ermeni köylerini yakıp yıkmakta. Raşva köyünün 300 kişilik halkından yalnızca üçü sağ kalabildi. Episkopos, Ermenilerin hâlâ Amerikalıların ve İtalyanların diplomatik yollarla müdahale edebileceği umudunu taşıdığını söylüyor.   

Bir ay kadar önce Ermenilerin barikatlar ardında savunmaya çekilmek zorunda kaldığı Van’da, Türklere ve Kürtlere karşı direniş bir haftadır sürüyor. Topçu birliği dahil dört Türk alayı Erzincan’dan Van’a doğru ilerliyor. Vanlı Ermeniler ayrıca İran sınırındaki jandarma birliklerinin de saldırısı altında.   

1895-96 yıllarında yaşananların tekrarlanmasından korkuluyor.

(O yıllarda Türkiye’nin bir dizi zulmü sonucunda Ermenistan için reformlar talep edilmişti. Avrupa devletlerinin taleplerine karşılık Ermenilere yönelik Eylül 1895’te başlayan ve 1896 ortalarına kadar süren korkunç katliamlar yapılmıştı.

Ermenistan’da Jön Türklerin, 1905’teki Abdülhamid’in Ermenileri imha planını uygulamaya koyduğu ilan edilmiş durumda. 

Mevcut terör koşullarında tarımsal üretim de durmuş olduğundan kıtlık bekleniyor. Erzurum’dan 300 tifüs vakası bildiriliyor. 

TÜRKLERİN KATLİAMLARA YARDIMCI OLDUĞU BİLDİRİLİYOR

Amerikalı misyonerlerin raporlarında Türk birliklerin Kürtlerin yüzlerce Ermeniyi katletmesine izin verdiği yazılıyor. 

TEK UMUT RUSYA

Bir Misyoner İran’ın işgalinin tek kurtuluş olduğunu yazıyor


29 Nisan 1915

Presbiteryen Yabancı Misyonler Heyeti’nin dün bildirdiğine göre  İran’ın Urmiye kentinde Kürtler 800 yerli Ermeniyi katlettiler ve 2000 Ermeni de hastalıktan öldü. Türk askerler katliamlara yardım etmek ya da göz yummakla suçlanıyor. Amerikan konsolos tarafından yardım komitesinin başkanlığına atanan Tebriz’deki Presbiteryen Misyon Hastanesi’nde görevli Dr. W.S. Vanneman’dan iki mektup elimize ulaşmış durumda. Çok sıkı sansür nedeniyle Dr. Vanneman Heyet’in kendisine yazmaktansa, N.J. Salem’de yaşayan eşine yazmış.  Mrs. Vanneman her iki mektubu da Heyet’e iletti. 14 Mart tarihli mektubunda Dr. Vanneman şöyle yazıyor:

“10 gün kadar önce Salmas’taki Kürtler, Türk birliklerinin izniyle bu kentte bulunan 800 kadar olduğu bildirilen bütün Nasturi ve Ermeni erkekleri topladılar. Bunlardan 400’ü kendilerine ekmek verileceği bahanesiyle  Hosrova’ya, diğer 400’ü de Haft Dewan’a gönderildi.  Tümü de birkaç gün buralarda tutulduktan sonra işkencelerle öldürüldü.  Çocuk ve kadınların bir çoğu kaçırıldı ve kötü muameleye tabi tutuldu. Bunlar ilerlemekte olan Rus ordusunun Salmas’ı ele geçirmesinden bir ya da iki gün önce meydana geldi.  

Marietta, Ohio’dan Dr. Peder W.A. Shedd de bir ulakla 1 Mart tarihli mektubunda şunları yazıyor: “Urmiye konusunda çok endişeliyiz. Durum gittikçe kötüleşiyor. Şimdiye kadar Kürtlere karşı bir harekette bulunmadıkları için onlar tarafından rahatsız edilmeyen Gülbasan da yakıldı, yıkıldı, yağmalandı.  Sanırım bu, ayakta kalan tek köydü. Köyün ileri gelen 51 erkeği gece evlerinden alınarak mezarlığa götürüldü ve vurularak öldürüldü. Kaçamayan kızlara ve kadınlara tecavüz edildi. Bunu yapan Türk askerleriydi.        

"Urmiye kentindeki Roma Katolik Misyonundan kırk kadar erkek alındı, birkaç gün hapiste tutulduktan sonra gece kentin iki mil dışına çıkarılarak vuruldu.  

"Dr. Shedd  Tebriz’deki Amerikan konsolosundan Urmiye’ye gelmesini istedi.  Ancak üç başka konsolosla yapılan görüşmeler sonucunda oraya gidilemeyeceğine karar verildi. Mr. Paddock yardım isteyebileceği her yere telgraflar çekti. Daha fazla yapabilceğimiz hiçbir şey yok.  

"Urmiye’deki misyondan sığınmacılar için fidye olarak 40.000 dolar istendiğini duyduk, ama doğru olup olmadığını bilmiyoruz.  Haberin doğru olmasından korkuyoruz.  Dr. SHedd en az 800 kişinin Urmiye’de öldürüldüğünü, 2000 kişinin de hastalıktan öldüğünü yazıyor. Bu yalnızca Hıristiyanları kapsıyor. Bu çok yüksek bir oran. Çünkü Hıristiyanların yarısından fazlası zaten Rusya’ya kaçmıştı.” 

21 Mart tarihli mektubunda ise Dr. Vanneman aşağıdaki bilgileri veriyor

"Urmiye hakkında daha önce hiç olmadığı kadar endişeliyiz. Ayın 17’sinde Türk birlikleri misyonumuza ve Roma Katolik Misyonu’na saldırdı. Bizim misyonumuzdan 5 Rus rahibini götürdüler ve çok kötü şeyler yaptılar. Öldürülüp öldürülmediklerini halen bilmilyoruz. Mr. Allen’e de kötü davranıldı, çünkü üç ulak göndermişti. Katolik misyonunun kapıları yakıldı. İçerdekilerin hepsinin hayatı büyük tehlikede. Büyükelçi Morgenthau’dan, Hıristiyanların korumaya alınması için emir gönderildiği haberi geldi ama artık çok geç. Şimdi Urmiye’de kalan Hıristiyanları oradan çıkarmaya çalışıyoruz.

“Bazı yerli Hıristiyan rahipler çarmıha gerildi, bazıları yakıldı. Ancak bunlar diğer mezheplerdendi

"Ruslar yeniden geri çekilirlerse Hıristiyanların tamamının Tebriz’i terk etmesi gerekiyor.  6.000 dolar yardım parası geldi ama şimdiye kadar 15.000 dolar harcadık. Eğer insanlar Urmiye’den çıkarılacak ve karınları doyurulacaksa bunun için ne kadar para gerektiğini siz tahmin edin.

"Buradaki durumun Amerika’da tam olarak anlaşıldığını hiç sanmıyorum.  Süryaniler (Nasturiler) sözcüğün tam anlamıyla imha ediliyor. Ermenilerin durumu da çok kötü. Tek umut Rus işgali.”  

KATLİAMLARI DURDURMASI İÇİN TÜRKİYE’YE PROTESTO NOTASI VERİLDİ

BÜYÜKELÇİ MORGENTHAU’A RUSYA’NIN TALEBİ ÜZERİNE PROTESTO NOTASI TALİMATI VERİLDİ


28 Nisan 1915

WASHINGTON, 27 Nisan – Katliamlara ve zalimliklerin artma tehlikesine ilişkin haberler üzerine Amerika Birleşik Devletleri Türk Hükümeti’nden, Türkiye’nin Hıristiyan Ermeni halkının kurtarılmasını tale petti.

Büyükelçi Bakhmeteff tarafından iletilen Rus hükümetinin çağrısı üzerine  Dışişleri Bakanı Bryan Konstantinopolis’teki Amerikan büyükelçisi Morgenthau’a telgraf çekerek Türk yetkililere bir nota verilmesi,  tehlike altındaki Ermenilerin korunması ve din kaynaklı kitlesel saldırıların tekrarının önlenmesi için tedbirler alınmasının talep edilmesi talimatını verdi.  

[Rus] Büyükelçisi Bakhmeteff bugün Dışişleri Bakanlığına gelerek hükümetinin bir notunu iletti. Bu not ile Kafkaslar’da Eçmiyadzin Ermeni Kilisesi Katolikosluğu tarafından Rus hükümetine iletilen yardım talebi Amerika Birleşik Devletleri Başkanı’na aktırıldı.

Dışişleri Bakanı Bryan şöyle konuştu: “Ermeni Kilisesi’nin başı tarafından Rus Büyükelçisi aracılığıyla iletilen talep, bakanlığımıza ulaşan Ermeni katliamlarına ilişkin ilk resmi bildirimdir. Attığımız adım insani bir girişimdir.” 

Rus Büyükelçiliği bugün Dışişleri Bakanı’nın Duma’da yaptığı, İran’da Rus birliklerinin varlığının nedenlerini açıklayan konuşmanın çevirisini Amerikan Dışişleri Bakanlığı’na sundu.  Dışişleri Bakanı konuşmasında şu görüşlere yer verdi:

"Birliklerimizin İran topraklarındaki varlığı İran’ın tarafsızlığını ihlal edecek bir hareket değildir. Birliklerimiz birkaç yıl önce sınırımızla komşu olan ve ülkemiz için ekonomik açıdan büyük öneme sahip bölgelerde düzeni sağlamak ve korumak, aynı zamanda buraların, özellikle Kafkaslara karşı askeri harekat için çok uygun olan Urmiye’de üs elde etmek için girişimlerde bulunmuş olan Türkler tarafından ilhakının önüne geçmek üzere gönderilmişti. Tarafsızlığını koruyacak fiili güçten yoksun olan İran Hükümeti Türklerin bundan önceki sınır ihlallerine protesto ile karşılık vermiş ama hiçbir sonuç elde edememiştir.”