1915-22 yılları arasında New York Times gazetesinde yayınlanan haberlerin derlemesi.

Çeviren Ayşe Günaysu
 
ERMENİ KADINLAR AÇIK ARTIRMAYLA SATILIYOR - 29 Eylül 1915
BERNSTORFF ŞİMDİ DE KABAHATİ ERMENİLERE BULUYOR - 28 Eylül 1915
ERMENİLERE YAPILAN KORKUNÇ MUAMELE DOĞRULANDI - 27 Eylül 1915
MİSYON HEYETİ ÇAĞRI YAPIYOR - 25 Eylül 1915

ERMENİSTAN YOK OLMA TEHDİDİ ALTINDA - 25 Eylül 1915
500.000 ERMENİNİN YOK EDİLDİĞİ BİLDİRİLİYOR - 23 Eylül 1915
BRYCE ERMENİSTAN’A YARDIM ETMEMİZİ İSTİYOR - 21 Eylül 1915
MİSYONLAR HEYETİNE TÜRKLERİN YAPTIĞI VAHŞET AKTARILDI - 17 Eylül 1915
ERMENİSTAN CAN VERİYOR - 17 Eylül 1915
MORGENTHAU’A CEVAP OLARAK ERMENİLERİ ASTILAR - 16 Eylül 1915

BÖLÜM I | BÖLÜM II | BÖLÜM III | BÖLÜM IV | BÖLUM V

ERMENİ KADINLAR AÇIK ARTIRMAYLA SATILIYOR

Bir Sığınmacı Türklerin Egemenliği Altındaki İnsanların Akibetini Anlatıyor

VON BERNSTROFF’A CEVAP VERİLECEK

Alman Büyükelçisi’nin Katliam Haberlerinin “Tamamen Uydurma” Olduğunu İddia Eden Mektubu İnfial Uyandırdı

229 Eylül 1915

Alman Büyükelçisi Kont von Berntorff’un Boston’dan Miran Sevasly’ya yazdığı veTürklerin Ermenilere yaptıkları zalimliklere ilişkin bilgilerin “tamamen uydurma” olduğunu iddia ettiği mektuba, Türkiye’deki durum hakkında bilgi sahibi olan bir grup tanınmış Amerikalı cevap verecek. Söz konusu kişilerin tümüyle güvenilir kanıtlar ve belgelere dayalı bilgiler sunacakları ve bu kişilerden birinin, “Ermenistan katliamlarla baştan başa kan içinde” şeklinde konuştuğu bildiriliyor. 

Alman Büyükelçi’nin Mr. Sevasly’ya yazdığı mektup dünkü The Times gazetesinde yayınlanmıştı. Kont von Bernstorff’un mektupta kullandığı ifadeler, Ermenilerin durumunu hayati bir sorun olarak gören misyonerler ve diğer çevrelerde büyük bir infial uyandırdı.  

Ermeni Katliamları Komitesi Sekreteri Samuel T. Dutton bu konuda şunları söyledi: “Şu an Büyükelçi’nin sözleri ile ilgili olarak söyleyebileceğim tek şey, kendisinin çok kötü bir şekilde yanıltılmış olduğudur. Kendisinin, Komitemizin elinde bulunan, Ermenilere yapılanlarla ilgili, tümüyle belgelere dayalı somut bilgileri görünce çok şaşıracağından eminim.”     

Geçen Pazar günü yayınlanan ön beyanatında Komite, katliamların devam etmesi halinde, Almanya ve Avusturya’nın Türkiye üzerindeki nüfusu bilindiğinden, Cermen müttefikleri yapılanlardan “ahlâken sorumlu” tutacağını açıklamıştı. 

Elindeki somut bilgilere dayanarak konuşan Prof. Dutton, Enver Paşa’nın liderliğindeki Jön Türk kadrosu tarafından yürütülen, bütün bir insan soyunu imhaya yönelik böylesine planlı ve sistemli bir harekatın bir benzerinin geçmiş yüzyıllarda görülmediğine inandığını söyledi. Plan, bütünüyle Ermenileri yok etmeyi amaçlamakta.     

Prof. Dutton, birkaç gün önce 18 Ağustos’ta Türkiye’den ayrılan bir genç kızın kendisini görmeye geldiğini anlattı. Genç kız kendisine, Anadolu’daki bir misyon okulunun öğrencisi olan 100 kızın başına gelenleri aktarmış. Tabii ki Ermeni olan bu kızlar gruplara ayrılmışlar ve Türk subaylar bunların içinden en güzellerini kendilerine ayırmış. Daha az güzel olanlar askerlere verilmiş, en az güzel olanlar en yüksek fiyatı verenlere satılmış.      

Uzun yıllar Türkiye’de bulunan bazı Amerikalılar son birkaç gün içinde Amerika’ya döndüler. Bunların hepsi, Ermenilere yapılanlara ilişkin Türkiye’den gelen haberleri doğruluyor, ancak hepsi de, söylediklerinin Türkiye’ye ulaşması durumunda arkada bıraktıkları dostları ya da akrabalarının Türkler tarfından cezalandırılacağından korktukları için isimlerinin belirtilmemesini önemle rica ediyorlar. 

Ermenilerin durumuna yakından tanık olan bir kişi tarafından The Times gazetesine dün verilen iki mektupta, Ermenilere yapılanlar anlatılıyor.

Bu mektuplardan biri, verdiği başka bilgilerin yanı sıra, şunları da belirtiyor:

“Urtab, Tukh ve göl üzerindeki yaklaşık 20 Ermeni köyünde yaşayanların hepsi Türkler tarafından katledildi. Bu köylerde uluyan köpekler dışında tek bir canlı kalmadı. Cesetlerin büyük bir bölümü sular tarafından göle ve nehirlere sürüklendi.

“Hepsi de erkeklere ait olan bu cesetler, korkunç şekilde parçalanmışlardı. Kadın ve çocuklara ne olduğunu kimse bilmiyor. 20 Temmuz günü gün batımında Ermeniler Kerkur dağına çıktılar. Zirveye ulaştıklarında büyük bir kederle Bitlis’in alevler içinde olduğunu gördüler ve en kötü şeyin olduğunu anladılar. Türk kuşatmasını aşmayı başaran bazı kadın sığınmacılar, şehirde yapılan canavarca katliamları, kadın ve çocukların topluca tehcir edildiğini anlattılar.”

Türkiye’den gelen Ermeni Kilisesi’nin tanınmış bir din adamına, esrarengiz bir yeraltı kanalıyla ulaşan ve “hiç kuşkuya yer bırakmayacak kadar güvenilir” bir kişiden gelen bir mektupta da şöyle deniyor:

“Ermenisiz bir Ermenistan – Osmanlı Hükümeti’nin planı bu. Ermenilerin evlerine ve arazilerine şimdiden Müslüman aileler yerleştirilmekte. Hükümetin, tehcir edilenlerin yanlarına hiçbir şey almalarına izin vermediğini söylemeye gerek yok. Ayrıca her şey askeriyeye tahsis edildiğinden, ulaşım aracı da yok. Bu yüzden insanlar, onlara mezar olacak çöllük bölgenin bir köşesine doğru iki – üç ay sürecek yolculuğa yürüyerek çıkmak zorunda bırakıldılar.”

BERNSTORFF ŞİMDİ DE KABAHATİ ERMENİLERE BULUYOR

“Türkiye’ye Karşı Ayaklanma Örgütlemeye Çalışarak Cezalandırılmalarına Kendileri Neden Oldu”


28 Eylül 1915

THE NEW YORK TIMES özel haberi.

WASHINGTON, 28 Eylül.  Kont von Bernstorff’un Boston’dan Miran Sevasly’ya gönderdiği ve “en son Büyükelçiliğimize gelen ve Amerikan hükümetine ilettiğimiz resmi, güvenilir raporlar, Osmanlı İmparatorluğu’nda mezalim iddialarının tamamen uydurma olduğunu gösteriyor”  sözlerini içeren  mektup  [ABD] Dışişleri Bakanlığı tarafından şaşkınlıkla karşılandı. 

Alman Büyükelçi bugün Dışişleri Bakanlığı’na bir mesaj göndererek Türklerin Ermenilere yönelik mezaliminin “çok büyük ölçüde abartıldığı”nı belirtti ve işin içinde kışkırtma olduğunu iddia ederek Türklerin yaptığını kısmen savunmuş oldu.

Büyükelçi’nin mektubu bir yandan Türklerin Ermenilere yönelik cezalandırıcı uygulamaların aşırıya kaçtığını inkâr etmiyor, ama bir yandan da [Ermenilerin] ayaklanma ve isyan  hazırlıklarının, ihanet anlamına gelecek faaliyetlerinin [Osmanlı’nın] “Ermeni politikası”nı,  savaş zamanında alınması zaruri bir önlem haline getirdiğini iddia ediyor.  

Dışişleri Bakanı bugün Trabzon’daki Amerikan Konsolosundan, bu büyük Ermeni vilayetinin Ermeni nüfusunun tehcir edildiğini bildiren bir rapor aldı. Sürülen Ermenilerin mallarına, söz konusu malların tehcir edilen sahiplerine yönelik alacak taleplerini karara bağlama yetkisini üstlenen Türk hükümetinin memurları tarafından el konuluyor. Konsolos raporunda Trabzon’da yaşayan ve komisyonla çalışan birçok Ermeni tüccarın Avrupalılarla hesaplarının olduğunu belirtiyor.  Konsolos, Trabzon vilayetinde bu durumdan zarar gören az sayıda Amerikalı olduğunu düşünüyor. Ancak eğer bir Amerikalı’nın Trabzon’daki bir Ermeniden alacağı olması durumunda, söz konusu kişi Konsolos’a Türk konsolosluğundan ve noter onaylı yeminli bir ifade göndererek  borcunu tahsil edebilir.

Türkiye, Ermeni politikasına hiçbir yabancı müdahaleyi kabul etmeyeceğini bildirdiği için, Amerika Birleşik Devletleri [Ermeni meselesiyle ilgili olarak resmi bir protesto notası göndermekten ], Amerikan yurttaşları  durumdan  etkilenmediği sürece, büyük bir ihtimalle kaçınacak.   

ERMENİLERE YAPILAN KORKUNÇ MUAMELE DOĞRULANDI

Ermeni Katliamları Komitesi, kurbanların şimdiden 500.000’e ulaştığını bildiriyor

ULUSAL ÇAPTA PROTESTOYA DAVET

Ermenilere yapılan mezalimden Almanya ve Avusturya’nın Sorumlu Tutulması Öneriliyor.

27 Eylül 1915

 Ermeni Katliamları Komitesi Sekreteri Profesör Samuel Train Dutton, Ermenilerin içinde bulunduğu korkunç duruma ilişkin sürdürdükleri araştırmanın sonuçlarını özetleyen, Komite’nin ön açıklamasını dün yaptı. Açıklamada, yaptıkları inceleme sonucunda her yaştan Ermenilere yönelik çok sayıda katliam, işkence ve diğer kötü muamele haberlerinin doğrulandığı belirtildi.       

Komitede Prof. Dutton’ın yanı sıra Cleveland H. Dodge, Arthur Curtis James, Haham  Stephen S. Wise, John R. Mott, Frank Mason North, James L. Barton, William Sloane, D. Stuart Dodge ve diğerleri de yer alıyor.

Komite’nin dün yaptığı açıklama şöyle:

“Görevlendirilen alt-komite kanıtları titizlikle incelemiş ve komitenin tamamına bir rapor sunmuştur. Raporda, Viscount Bryce’ın, yaşlı erkek, kadın, çocuklar dahil masum ve savunmasız Ermenilerin hapse atıldığına, işkence gördüğüne, öldürüldüğüne, katliama uğradığına ve Kuzey Arabistan çöllerine sürüldüğüne, zorla Müslümanlaştırıldıklarına ilişkin beyanatının en ince ayrıntısına kadar doğru olduğu belirtilmiştir.”   

“Adları Komite’de saklı olan ancak şu anda kamuoyuna bilinen nedenlerle açıklanamayan görgü tanıklarının yazılı anlatımları büyük bir titizlikle incelenmiştir. Söz konusu olan yüzlerce sayfalık tanıklıklardır. Tanıklıklar, bunları yazanların kimlikleri, konumları ve anlatımlarındaki kesinlik nedeniyle kuşkuya yer bırakmayacak kadar inandırıcıdır.”

“İncelenen anlatımların yazarları Ermeni, Rum, Bulgar, İtalyan,  Alman, Türk, İngiliz, Amerikalı, işadamı, seyahat halindeki yolcular ve çok çeşitli kademelerden memurlardır. Hiçbir tanıklık, anlatılanların doğruluğuna ilişkin kuşku bırakmamaktadır. Bunların hepsi, batıdaki Smyrna’dan İran’a, Karadeniz’den Arabistan’a kadar gayrımüslimlerin imhasına yönelik bir propagandanın sürmekte olduğu, söz konusu imha harekâtının, katliamlarla dolu uzun yönetimi sırasında Abdülhamit’in yaptıklarını zalimlik ve yaygınlık açısından geride bıraktığı noktasında birleşmektedir.”       

“İncelenen ve birçoğu halen Komite’nin elinde bulunan tanıklıklar yüzlerce kasaba ve şehri kapsıyor. Bunların çoğunda Ermeniler hemen orada, çoğu kez korkunç işkencelerden sonra öldürülüyor, ya da açlıktan ölmek üzere dehşet verici bir sürgüne çıkarılıyor. Mezopotamya’ya tehcir görüntüsü altında yapılan, çoğu zaman,  açlıktan can çekişen, çaresiz,  birçoğu çıplak erkek, kadın ve çocukların, bazı durumlarda bu imha harekatında memnuniyetle işbirliği yapan Kürtler tarafından da,  tecavüz ve katledilmek üzere dağlara sürülmesinden ibarettir.”

Bu sürgünler ve kurbanlar arasında Amerikan okulları ve kolejlerinin öğrencileri, mezunları, öğretmenleri ve Amerikan ve Avrupa üniversitelerinden mezun profesyonel görevlileri, bir ya da daha da fazla kuşak boyunca ülkenin beyni ve girişimci ruhunu temsil eden kadın ve erkekleri yer alıyor.”

“Ülkenin bütün bölgelerinde aynı şekilde yürüyen uygulamanın Anadolu’dan tüm gayrımüslim halkların yok edilmesini amaçladığı anlaşılıyor ve Ermeniler açısından bu amacın yerine getirilmesi yönünde büyük yol alınmış durumda.”  

"Bazı yerlerde Amerikan mülklerine el konuluyor, Amerikalılar aramaya tabi tutuluyor, sınır dışı ediliyor, mektupları ve telgrafları, hatta Amerikan konsolosluk ofislerinden gönderilenler dahil, engelleniyor, can güvenlikleri tehdit altında. Ne var ki bu yapılanlar, Ermenilere yönelik imha harekâtının yanında önemsiz kalıyor.”

"Eldeki kanıtlar görünüşe göre muhtemelen 1.500.000 Ermeninin daha şimdiden öldürüldüğü ya da bir an önce yardım gönderilmezse onları ölümün beklediği çöle doğru yola çıkarıldığını gösteriyor. Bütün bunlar Mart ayında başladı ve şu anda son hızıyla sürmekte.” 

“Komite, Amerikan basınının, elindeki tüm imkanlarla durumu protesto etmesi ve insanlığa karşı işlenmekte olan bu suça son vermesi ve hâlâ yaşıyor olabilecek sürgünlerin evlerine dönmesini sağlaması yönünde Türk Hükümeti’ne çağrıda bulunması durumunda  sonuç alınabileceğine inanıyor.”

"Almanya ve Avusturya’nın, müttefiki olan Osmanlı devleti üzerindeki güçlü nüfusu dikkate alındığında, eğer bu katliamlar devam ederse Amerikan halkı yapılanlardan ahlaken bu iki ülkeyi sorumlu tutacaktır.”  

MİSYON HEYETİ ÇAĞRI YAPIYOR

Türklerin Ermeni Kurbanlarına Yardım

İçin Amerikalılardan Para Toplanacak


25 Eylül

WASHINGTON, 24 Eylül -  Amerikan Yabancı Misyonlar Heyeti önümüzdeki günlerde, Türkiye’ye düşmanca hareketlerde bulundukları gerekçesiyle ülkenin uzak bölgelerine sürülen Ermenilere yardım etmek üzere Amerikan halkına parasal yardımda bulunma çağrısı yayınlayacak. Çağrı, Büyükelçi Morgenthau’nun Heyet’e sunduğu rapora dayanıyor.

Heyet temsilcileri Ermenilere yardım planı için Dışişleri Bakanlığı yetkilileriyle görüştü. Ancak Türkiye’nin uyguladığı politikaya herhangi bir yabancı devletin müdahale etmesine izin vermeyeceği bilindiğinden Amerikan Hükümeti planda resmen yer almayacak.

Amerikan Hükümeti’nin, Büyükelçi Morgenthau aracılığıyla Türk hükümetine verdiği, Ermenilere yapıldığı iddia edilen kötü muameleye ilişkin protesto notası karşısında ancak çok küçük tavizler verildi. Ama Amerikan Hükümeti bunun dışında bir adım atmadı. Türk yetkililer, Ermenilere karşı izlenen politikanın isyanları ve Hükümete karşı bir tertibi engellemek için savaş zamanına özgü zorunlu bir tedbir olduğunu belirttiler. Dışişleri Bakanlığı yetkilileri Türklerin Amerikan protestosuna verdiği cevabın üzerine yeni bir adım atmayacaklarını belirtiyorlar.  Cevap henüz kamuoyu ile paylaşılmadı.

Büyükelçi Morgenthau’ya bugün, Türklerin Ermenilere karşı son askeri operasyonlarında Amerikan misyonerlerinin öldürüldüğüne ilişkin söylentileri araştırma talimatı verildi.

 ALMAN MİSYONER YARDIM EDİYOR

Misyoner Ermeni Sürgünlerle İlgileniyor ve Çektikleri Eziyetleri Anlatıyor

Bir Alman misyoner gazetesi olan, Deutscher Hülfsbund für christliches Liebeswerk im Orient kuruluşunun yayını Sonnenaufgang (Gün Doğumu) 14 Temmuz tarihli sayısında, misyoner olduğu anlaşılan Alman bir kadının mektubunu yayınladı. Bu kadın Küçük Asya’da sürgün edilen sayısız Ermeni kafileleri ile karşılaşmış. Mektuptan bazı bölümler şöyle:

“Bu dağlı insanlar için çöl iklimi korkunç. Dün büyük bir Ermeni kampına ulaştım. Burada Kürtlere özgü keçi kılından çadırlar kurulmuş olmasına rağmen, çoğunluk kavurucu güneş altında savunmasız halde yakıcı kumlara yayılmıştı. Çok sayıda hasta olduğundan Türkler bir günlük mola vermişler. [Kamptakilerin] giysilerinden önceden varlık içinde yaşamış insanlar oldukları anlaşılıyordu. Bunlar rahipleriyle birlikte tehcir edilmiş,  Zeytun yakınındaki bir başka köy olan Geben halkıydı. Rahip bana, her gün çocuklar ve hastalar arasından beş-altı ölüm olayı yaşandığını söyledi. Bugün de yaklaşık dokuz yaşındaki bir kızın annesini gömmüşler ve kız dünyada tek başına kalmış. Bana çocuğu beraberimde götürmem için yalvardılar.”

“Ertesi gün Zeytun’dan sürülenlerin bulunduğu bir başka kampa gittim ve sözcüklerle anlatılamayacak sefalete dair aynı öyküleri dinledim: ‘Bizi neden hemen öldürmüyorlar?  Gün boyu çocuklara verecek hiç suyumuz yok, susuzluktan ağlıyorlar. Geceleri Araplar yataklarımızı ve elbiselerimizi çalmaya geliyorlar. Kızları götürüyorlar, kadınlara tecavüz ediyorlar. Artık yürüyemediğimizde, zaptiyeler dövüyor. Bazı kadınlar tecavüzden kurtulmak için kucaklarında çocuklarıyla kendilerini suya attılar.’"

Aynı yolcu Van’da gördüklerini de şöyle anlatıyor:

“Komşu köylerde kiliseler ve okullar, bazı evler de dahil, yerle bir edildiler. İstisnasız her şey yağmalandı.”

Maraş’tan da şunları yazıyor:

“Biraz önce on beş bebek getirdiler. Üçü ölmüştü. Dehşet verici şekilde zayıf ve hastalıklıydılar. Ah! Gördüğümüz her şeyi yazabilseydik!”

“ERMENİSTAN YOK OLMA TEHDİDİ ALTINDA”

Dr. Gabriel, en son katliamlarda 450.000’den fazla

Ermeninin öldürüldüğünü bildiriyor.

600.000 KİŞİ SÜRGÜNE ÇIKARILDI

Nubar Paşa,” tarafsız devletlerin müdahalesinin artık bir yararı kalmadı, neredeyse bütün bir halk ölüme mahkum edilmiş durumda” diyor.

25 EYLÜL 1915  -  Birleşik Devletler’deki Genel İlerici Ermeniler Derneği Başkanı Dr. M. Simbad Gabriel TIMES muhabirine dün gece yaptığı açıklamada hiçbir Amerikalı’nın Türklerin Hıristiyan Ermenilere yaptığı zalimliğin derecesini hayal bile edemeyeceğini söyledi.  Dr. Gabriel, Ermeni kilisesinin başı olan Katolikos’un Paris’teki diplomatik temsilcisi Nubar Paşa’dan aldığı mesaja göre öldürülen Ermenilerin sayısının 450.000’den fazla olduğunu, 600.000 kişinin de evlerinden sökülüp atılarak Küçük Asya köyleri arasında süründürülmek üzere tehcir edildiğini, bu durumda toplam rakamın 1.500.000’e ulaştığını bildirdi.

Dr. Gabriel şöyle konuştu: “Biz burada Amerika’dakiler hüküm sürmekte olan dehşetin boyutlarını kavramaya başlayamadık bile. Çünkü Türkiye’deki Ermenilerin Türklerin elinde neler yaşadıklarını yazma, hatta kendi aralarında bile konuşmaya izinleri yok. Nubar Paşa, Katolikos’un ve Konstantinopolis’teki önde gelen Ermenilerin, adlarını kimseye açıklamaması için yemin verdirmek suretiyle Müslümanların Ermenilere yaptığı korkunç muameleleri kendisine anlattıklarını aktarıyor.”   

Dr. Gabriel sözlerine şöyle devam ediyor: “Birkaç gün önce, üç çocuğuyla birlikte Konstantinopolis’ten gelen bir Ermeni kadınla görüştüm. Kadının kocası şu an hâlâ Konstantinopolis’te ve bana, ondan intikam alırlar endişesiyle adını vermemem için yalvararak anlattığı korkunç şeyler kanımı dondurdu. Bir sabah yirmi arkadaşı, sadece Türk davasına dostane yaklaşmadıkları kuşkusuyla Türkler tarafından götürülmüş ve oracıkta asılarak idam edilmişler.  Bu, Türkiye’de sürgüne gönderilmeyen Ermenilerin nasıl her sabah korkuyla uyandıklarına ilişkin sadece bir örnek.”  

Doktor, tamah, din ve siyaset faktörlerinin bir araya gelerek Türkleri,  Ermenileri katletmeye sevkettiğini söylüyor. Her katliamın arkasında hükümet olduğunu ve insanların hükümetin emri altında hareket ettiklerini belirtiyor.

"Sabah boru sesi duyuluyor,” diye anlatıyor, “ve Türkler bu sesi duyar duymaz yataklarından fırlayıp Hıristiyanları öldürme ve varlarını yoklarını yağlama işine koyuluyorlar. Boru akşam, ya da bir – iki gün sonra sustuğunda, silahla ve keserek katletme nasıl başladıysa, aynen öyle bir anda sona eriyor. Halk hükümetin emirlerine asker gibi uyuyor.”   

“Ölenler en şanslılar. Yaşayanlar evlerinden zorla koparılıp, bilmedikleri topraklarda düşman bir nüfusun içine doğru yola çıkarılıyor. Hükümet onlara yiyecek olarak günde yalnızca adam başına 250 gram tahıl veriyor. Genç ve güçlü erkekler askere alınıyorlar, ama savaşmak için değil. Onlara silah verilmiyor, sadece hendek kazdırılıyor ve ordunun taşıma işlerini yapıyorlar. Bu durumda Türklerin davasına sempati duymanız mümkün olur muydu?”

Kendisine verilen bilgileri Dr. Gabriel’e aktaran Nubar Paşa, 300.000 Ermeninin öldürüldüğü Sultan Abdülhamit’in 1895 katliamlarının  1915’te yapılan kırımın yanında hiç kaldığını belirtiyor. 

"Kilikya ve Ermenistan’da son birkaç ayda yaşananlar inanılmayacak kadar korkunç. Bu, tüm bir halkın imhasından başka bir şey değil,” diyor Nubar Paşa.  

Konstantinopolis’ten gelen bir mektupta Kilikya’daki bütün şehir ve köylerdeki Ermenilerin Halep’in güneyindeki çöllük bölgeye sürüldüğü yazılıyor. Mektuba göre, bu insanlara yanlarına eşyalarını almalarına bile izin verilmemiş. Boş arazi ve evlere Müslümanlar yerleşmiş. Genç erkekler askere alınmış, yalnızca zayıf ve yaşlılar sürgüne çıkarılmış.”   

Başka bir mektupta da şöyle yazıyor: “Her yerde askeri mahkemeler faaliyette. Çok sayıda Ermeni asıldı, bazıları on ya da on beş yıllık hapis cezalarına çarptırıldı. Kurk köyünün papazı da dahil olmak üzere birçoğu dövülerek öldürüldü. Kiliseler ve manastırlar yağmalandı, tahrip edildi, neredeyse bütün episkoposlar tutuklandı ve askeri mahkemelere sevk edildi.”  

"Van ve Bitlis vilayetlerinin köyleri yağmalandı ve buralarda yaşayanlar kılıçtan geçirildi. Bizler Konstantinopolis’te bir kaleye hapsedilmiş gibi tecrit edilmiş durumdayız, ne posta, ne telegrafla haberleşme imkanımız var. Hıristiyanların şehadeti, tarihin hiçbir döneminde bu boyutlarda gerçekleşmemişti. Eğer tarafsız devletler, özellikle Amerika Birleşik Devletleri müdahale etmezse Türk imparatorluğunda yaşayan bir buçuk milyon Ermeniden pek azı hayatta kalmış olacak.”    

Dr. Gabriel, Genel İlerici Ermeniler Derneği’nin Jön Türkler’in 1909’da Kilikya’da 30.000 Ermeniyi katletmelerinden sonra kurulduğunu belirtiyor.  “İlk başta derneğin amacı iki halk arasında daha iyi ilişkilerin geliştirilmesiydi, ama artık bu yöndeki çabaların yararsız olduğuna inanıyorum,” diyor. Dr. Gabriel’in anlattığına göre daha önce, Balkan Savaşlarından sonra Katolikos Mısır’da yaşamakta olan Nubar Paşa’dan,  Avrupalı devletler arasında Ermenilerin haklarını korumaya yönelik bir anlaşmaya varılması için çaba harcamasını istemiş.

500.000 ERMENİNİN YOK EDİLDİĞİ BİLDİRİLİYOR

Washington, Hıristiyanların Türkler ve Kürtler Tarafından Katlinin Durdurulmasını  İstedi

The New York Times Özel Haber

WASHINGTON, 23 Eylül 1915 – Konstantinopolis’teki Robert Kolej direktörlerinden Chicago’dan Charles R. Crane ile Amerikan Yabancı Misyonlar Heyeti’nin Dış İlişkiler Sekreteri James L. Burton, bugün Dışişleri Bakanlığı’ını ziyaret ederek, Küçük Asya’da Ermenilerin Türkler ve Kürtler tarafından hunharca katledilmesi konusunda Dışişleri Bakan Vekili Polk ve diğer yetkililer ile görüştüler. Her ikisi, önümüzdeki birkaç gün içinde New York’ta yapılacak bir toplantıya katılacaklar. Toplantıda mümkün olan en çok sayıda bahtsız Ermeniye yardım ve para toplama konusunda Amerikan halkına çağrıda bulunmaya yönelik bir plan üzerinde çalışılacak.

Bugün burada yapılan toplantılarda, Büyükelçi Morgenthau tarafından Osmanlı Hükümetine defalarca Ermenilere insanca davranılması talebinde bulunulduğu, ancak bu başvurulara rağmen Ermeni katliamlarının devam ettiği öğrenildi.

Dışişleri Bakanlığı kayıtları, Küçük Asya’daki Amerikan konsolosluk görevlilerinden gelen ve Hıristiyan Ermenilerin Türkler ve Kürtler tarafından korkunç muamelelere tabi tutulduğunu anlatan ayrıntılı raporlarla dolmuş durumda. Bu raporlar kamuoyu ile paylaşılmadı. Ancak raporlar Türklerin, Ermenilere, özellikle de Ermenilerin yaklaşık %90’ını oluşturan Gregoryen mezhebine mensup olanlara karşı bir imha savaşı yürüttüklerini ortaya koyuyor.  Türk hükümeti ilk önce bütün Ermenilerin tehciri doğrultusunda talimat yayınlamıştı. Ancak bir süre önce, büyükelçi Morgenthau tarafından yapılan başvuru sonucunda Osmanlı hükümeti, emirde değişiklik yapılacağına ve Katolik ve Protestan Ermenilerin tehcirden muaf tutulacağına dair teminat vermişti.

Washington’a ulaşan raporlar, 500.000 Ermeninin öldürüldüğünü, ya da tehcir emri ve imha harekatı sonucunda hayatlarını kaybettiğini belirtiyor. Türk yetkililer Gregoryen Ermenileri evlerinden sökerek çıkarıp, ancak engin çöller aşılarak varılabilecek Bağdat yönündeki uzak yerlere sürgüne gönderdiler. Çöl boyunca uzun yolculukta Ermeniler Kürtlerin baskınına uğradılar ve katledildiler, ayrıca çok sayıda Ermeni kadın ve kız kaçırıldı, köle yapıldı. Dışişleri Bakanlığı’nın Küçük Asya’daki görevlilerinden alınan raporlar, İngiltere’nin ABD’deki eski büyükelçisi Vikont Bryce’ın Ermeni katliamlarını durdurması için ülkemize yaptığı başvuruda yer alan bütün bu olayları doğruluyor.  Vikont Bryce, Ermenilerin yaşadığı dehşet verici mezalimin modern çağlarda bir benzerinin olmadığını belirtiyor.

BRYCE ERMENİSTAN’A YARDIM ETMEMİZİ İSTİYOR

Trabzon’daki bütün Hıristiyanların, yani 10.000 kişinin

denizde boğdurulduğunu anlatıyor.

KADINLAR HAREMLERE KAPATILMAK ÜZERE KAÇIRILIYOR

Katliamları Durduracak Tek Güç Almanya ve Biz Onu Harekete Geçmeye İkna Edebiliriz.

 
21 Eylül 1915

Londra, 20 Eylül – İngiltere’nin ABD’deki eski büyükelçisi Vikont Bryce Associated Press’e Amerika’dan, Ermenilerin katledilmesini durdurmaya çalışmasını talep eden bir çağrı gönderdi.  Çağrısında Bryce şunları yazıyor: 

"Uygar dünya, özellikle Amerikalılar, son birkaç aydır Asya Türkiye’sinde sürmekte olan vahşeti bilmelidirler; çünkü Türk hükümetinin tahrip edici elini durduracak olan tek şey, tarafsız ülkelerin görüşlerini, özellikle insancıl Amerika’nın yapılanlara ilişkin yargısını dile getirmesidir.” 

"Türkiye ile Müttefikler arasında savaşın patlak vermesinden kısa bir süre sonra Türk hükümeti, Ermeni soyundan Hıristiyanları öldürerek Hıristiyanlığın kökünü kazımayı amaçlayan bir plan hazırladı ve o zamandan bu yana bu planı sonsuz bir zalimlikle yürütmekte. Farklı kaynaklardan gelen tanıklıklar Küçük Asya’nın bütün Doğu ve Kuzey bölgelerinde Hıristiyan halkın kasıtlı olarak imhaya tabi tutulduğu, askerlik çağındaki erkeklerin öldürüldüğü, genç kadınların kaçırılarak Türk haremlerine kapatıldığı, Müslümanlaşmaya zorlandıkları ve çocuklarıyla gerçek bir esaret koşullarında tutuldukları noktasında birleşiyor. Diğer halk, yaşlı kadın, erkek ve çocuklar kafileler halinde Türk askerlerinin eşliğinde Küçük Asya’nın sağlıksız bölgelerine, bazıları Suriye ile Fırat nehri arasındaki çöllere sürülüyorlar.  Birçoğu yolda ölüyor ya da öldürülüyor ve en sonunda hepsi yok olacak.”    

“10.00 kadar Ermeninin yaşadığı Trabzon şehrine Konstantinopolis’ten bütün Ermenilerin toplanması emri geldi. Askerler Ermenileri önlerine katarak kıyıya sürdüler, teknelere bindirip, kadın, erkek ve çocuk demeden hepsini denize döktüler. Bu yaşananı İtalyan konsolos gördü ve anlattı.”

“Ülkede bazı Ermeniler İslam’ı kabul ederek canlarını kurtardı. 250 bin kadarı Rus sınırından kaçtı, tahminen 500.000’i katledildi ya da sürüldü. Sürülenler kötü muamele, hastalıklar ya da açlıktan hızla can vermekteler. Yollar, dağ yamaçları masum köylülerin cesetleriyle kaplı.” 

"Şu an Rus topraklarında bulunan perişan haldeki sığınmacılara yardım göndermek için çaba harcayabiliriz, ama katliamları ne durdurabilir? Türkiye ile savaş halindeki müttefik devletler bunu yapamaz. Bu yönde harekete geçebilecek tek bir güç vardır. O da Almanya’dır. Amerikan kamuoyunun, tarafsız devletlerin vicdani kanaatini dile getirmesi yoluyla Almanya’nın Türk hükümetine mani olması sağlanamaz mı?”   

MİSYONLAR HEYETİNE TÜRKLERİN YAPTIĞI VAHŞET AKTARILDI

Bilgi Gönderen Kaynaklar Ermenilerin İmha Edilmekte Olduğu Haberlerini Doğruluyor

İMPARATORLUĞUN DÖRT BİR YANINA DAĞILMIŞ DURUMDALAR

Artık Hıristiyan Şehirler Yok ve Halkları Evlerinden Çok Uzaklara Sürülüyorlar

17 Eylül 1915

 Amerikan Yabancı Misyon Temsilcileri Heyeti, “En Karanlık Türkiye’de” başlıklı raporunda, “ellerinde çok sayıda ve doğruluğu inkâr edilemeyecek nitelikteki kanıtın”,  Osmanlı İmparatorluğu’nun Hıristiyan uyruklarına uygulanan zulme ilişkin gazetelerde yer alan haberleri doğruladığını bildiriyor.  

Heyet, bu kanıtların “misyonerlerin gönderdikleri mektuplarda yer almadığını, misyonerlerin mektuplarında çok kısa ve sadece kendi çalışmalarıyla ilgili bilgiler verdiklerini, politik konularda bir söz söylemekten kaçındıklarını, çatışma ortamında tarafsız tutumlarını muhafaza etmek istediklerini” belirtiyor.  

Rapor şöyle devam ediyor: “Ancak Türkiye’nin birçok bölgesinde mümkün olduğunca dolaylı bir dille anlatılan ama kesinlikle güvenilir başka kaynaklardan inanılmayacak kadar dehşet verici olayların yaşandığına ilişkin tanıklıklar geliyor. Bu tanıklıklar, Türkiye’nin yöneticilerinin Ermenileri yok etmek üzere sistematik, resmi ve kararlı bir harekatın yürütülmekte olduğunu göstermekte.”

Anlaşıldığı kadarıyla Türkler, ülkenin her yerinde Ermenilere karşı genel bir saldırıya geçmek için, Van’da Ermeni devrimcilerin ayaklanması sonucunda Rusların herhangi bir direnişle karşılaşmadan şehri işgal etmesini bahane olarak kullandılar. Kimi yerlerde katliamlarla, daha çok işkence ve sürgünle Ermeniler bu topraklardan siliniyorlar ve artık kimsenin onlar için bir şey yapmasına gerek kalmayacak yerlere gönderiliyolar.      

Bu vahşi, zalimane imha hareketi, İran sınırına doğru Rus ordularının güzergahı boyunca, Van’dan Muş ve Bitlis’e, Diyarbekir, Harput ve Mardin gibi Batı Ermenistan şehirlerinde, Orta Anadolu ve güneye kadar uzanan geniş bir alanda sürmekte.

KONSTANTİNOPOLİS’TE  İKAMET EDEN BİR İNGİLİZ’İN ANLATIMI  

Konstantinopolis’te ikamet eden, ancak şehri terkederek geçici bir süre için kaldığı ve sansürün uzanamadığı bir Akdeniz limanından aşağıdaki satırları yazıyor:  

“Muhtemelen gazetelerden Ermenilerin üzücü durumları hakkında bilginiz vardır. Ama bu zavallı insanların ne kadar çaresiz bir durumda olduklarını bütün gerçekliğiyle hiçbir şey anlatamaz.   

Zeytun’un bir Ermeni şehri olarak artık var olmadığını duymuş olmalısınız. Zeytunlular dört bir yana dağıtıldılar. Şehir Türkler tarafından işgal edildi ve ismi değiştirildi.  Aynı şey Hacin için de geçerli, yalnız bilebildiğim kadarıyla oranın ismi değiştirilmedi. Erzurum, Bitlis ve Erzincan’da Ermeniler işkence altında Müslümanlaştırıldılar. Mardin’den ise, 1895’teki (ünlü katliamların yapıldığı yıl) koşulların yaşanmakta olduğu haberleri geliyor. Anlatılanlar akıl almayacak kadar korkunç.

Bu yakınlarda Hacin’den gelen binden fazla aile Halep’e ulaştı. Sefaletin son haddindeydiler. Buna rağmen daha da uzaklara sevk edilmeleri hedefleniyor. Kocalar zorla karılarından ayrılıyorlar ve uzak yerlere gönderiliyorlar. Çocuklar da aynı şekilde anne-babalarından koparılıyorlar.”

Heyet, ayrıca misyoner çevrelerinden olmayan, ancak güvenilirliğinden şüphe edilmeyecek kaynaklardan gelen aşağıdaki bilgileri aktardı:

“Hükümetin emriyle Zeytun’dan 4.300, Maraş’tan 4.500 aile, yani 24.000 kişi hiç bilmedikleri ve bilhassa Hıristiyanların yaşamadığı uzak bölgelere sürüldü. Binlercesi zaten kuzeybatı yönüne, Konya, Kayseri, Kastamonu gibi illere gönderildi. Diğerleri güneydoğu yönüne,  Bağdat yakınlarında olduğu zöylenen Der Zor gibi çok uzak bir bölgeye sürüldü. Bu insanların yaşadığı sefalet akla hayâle sığmayacak kadar korkunç.  Ayrıntılara girmek gereksiz bir zaman israfı olur, çünkü böylesine büyük bir toplum bu koşullar altında akla gelebilecek her türlü eziyete maruz kalmakta.   

Önde gelen aile reislerinden oluşan 300 kadar kişi Maraş’ta hapiste tutuluyor. Bunların yaklaşık 50 kadarı Zeytun’dan. 2000 kişi Maraş’a, oradan da Antep’te sürüldü. Bunların, Meskene’ye gönderilmek üzere 15 Mayıs civarında Halep’e ulaşması bekleniyor. 250 ya da daha fazla sayıda aile 20 Mayıs’ta Halep’e gelecek ve Halep Valisi’nin yönetimine girecek. Bu ikinci grup daha şanslı çünkü bu şehirdeki hükümet yetkililerinin farklı görüşlere sahip olduğu biliniyor. 71 aile 25 Nisan civarında Konya’ya gönderildi.”    

ERMENİSTAN CAN VERİYOR

Ülkesi Tarumar Edildi, Halkından Kurtulan Çok Az Kişi de Sürgün Edildi


17 Eylül 1915

THE NEW YORK TIMES Yazı İşleri’ne 

İçinde bulunduğumuz yirminci yüzyılda bir ulus kasıtlı olarak katlediliyor. Türkiye şu anda Ermenistan’ı öldürmekte ve giriştiği işi neredeyse tamamlamış durumda. 

Türkiye’nin hiçbir yerinde artık eli ayağı tutan Ermeni erkeği kalmadı.  Ya zorla götürüldükleri Türk Ordusu saflarında yok oldular ya da hapishanelerde ve darağaçlarında can verdler. Bu sonuncular Ermeni toplumunun en ileri gelenleriydi. Ermeni halkının geri kalanı, kadın, çocuk ve yaşlı erkekler, evlerinden koparıldılar, kasaba ve şehirler Ermeni halkından tümüyle arındırıldılar. Çoğu kez sayıları binlere ulaşıyordu. Yaya olarak iki aylık bir yolculuğa çıkarıldılar ve nereye gideceklerini bile bilmiyorlardı, tek bilinen,  Arabistan’a doğru yola çıkarıldıklarıydı. Bu insanların üçte ikisi yolda can verdi; ya tümüyle doğa koşullarına açık olduklarından korunamadılar, ya da  yağmacı ve tecavüzcü Müslümanların saldırıları sonucunda hayatlarını kaybettiler. Bu haberleri misyonerlerden, Konsoloslardan ve çeşitli milletlerden Kızılhaç hemşirelerinden aldık.    

Bu durum Türk Hükümeti’nin açıkça ilan ettiği politika doğrultusunda izlenen doğal yoldur. Bunun karşısında ne yapılabilir? İnsanlık bile bile işlenen, hem de bu ölçekteki bir cinayete seyirci kalacak mıdır?

Büyükelçi Morgenthau’un bu olayları engellemek için elinden gelen her şeyi yaptığı, ancak sonuç alamadığı bildiriliyor. Ve eğer Amerika yardım elini uzatmazsa şu anda kimse bunu yapamaz. 

Bir ulus olarak Ermenistan şu anda ölüyor. Yurdu tarumar edilmiştir. Sadece hayatta kalan tek tük kadın ve çocuklar kurtarılabilir. Kurtarmanın tek yolu da bu insanları Amerika’ya ya da başka bir ülkeye götürmektir. Çeşitli Amerikan çevreleri yardım çalışmaları yürütüyor, ancak bunlar hiçbir şekilde yeterli değil.  Sadece bu insanların bir kısmının bulundukları yerden alınması bile o kadar büyük çaplı bir iş ki, ancak Amerika gibi güçlü bir ülkenin çabası ve hükümetin aktif işbirliğiyle gerçekleştirilebilir. Büyükelçi Morgenthau’un en az bir milyon dolar, belki de daha fazlasına ihtiyaç olduğunu söylediği bildiriliyor.  Peki ama, neden bu parayı vermeyelim? Böyle bir iş için neden gerekli gücü ve emeği harcamayalım? Şu anda önümüze gelen yardım fırsatı bir ulusun tarihinde ancak bir kez eline geçer.      

VINCENT YARDUM.
New York, 15 Eylül 1915.

MORGENTHAU’A CEVAP OLARAK ERMENİLERİ ASTILAR

BÜYÜKELÇİ HALEN SÜRMEKTE OLAN İMHA SAVAŞINI PROTESTO ETTİ

The New York Times’a Özel Telgrafla Bildirilmiştir.

16 Eylül 1915

 Londra  -- Bu yakınlarda Selanik’te bulunan bir Times muhabiri Türkiye’den gelen bütün haberlerin Türklerin Ermenilere yaptığı mezalimin dehşeti konusunda birleştiğini bildiriyor.  Hükümetin resmi amacının 800.000 ile 1.000.000 arasında insanın öldürülmesiyle sonuçlanacak bir imha kampanyası olduğuna inanılıyor.  Hıristiyanlar, Müslümanlaşarak canlarını kurtarabiliyorlar. Bu durumda da İslam’a geçen kişinin ailesindeki evlilik çağındaki kadın bireyler – eş, kızkardeş ya da çocuk Türk ailelere dağıtılıyor ve böylece ilerde Hıristiyanlığa geri dönmelerine fiilen imkan tanınmamış oluyor.   

Konstantinopolis’teki Amerikan elçisinin Amerikan misyonerlerinin de can güvenliğinin ortadan kaldırılması tehlikesini barındıran katliamlara karşı bir protesto notası verdiği bildiriliyor.  Bu protesto notasını Türk hükümeti ertesi gün Konstantinopolis caddelerinde 20 Ermeniyi  asarak  cevap verdi.